Son günlerde yapılan derinlemesine bir araştırma, Covid-19 aşılarının beklenenden çok daha az hayat kurtardığını gösterdi. Tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgın sürecinde hızlı bir şekilde geliştirilen aşılar, halk sağlığı için umut verici bir çözüm olarak görünüyordu. Ancak, yeni veriler, toplumdaki aşılama oranlarıyla birlikte aşıların etkinliği konusunda soru işaretlerini gündeme getiriyor. Ülkeler, pandeminin başından beri aşılama oranlarını artırmak için yoğun çaba sarf etti; ancak elde edilen sonuçlar, verilen emeklerin ne kadar verimli olduğunu sorgulatıyor.
Covid-19'un dünya genelinde yayıldığı 2020'nin ilk aylarından itibaren, bilim insanları aşı geliştirmek için gece gündüz çalışmaya başladı. 2021 yılına gelindiğinde, pek çok ülke Covid-19 aşılarını acil kullanım onayı almak için başvuruda bulundu. Aşkın bir hızla dağıtılan aşılar, sağlık çalışanlarından yaşlı bireylere ve sonrasında toplumun geneline ulaşmaya başladı. Sağlık otoriteleri, aşıların virüsün yayılmasını azaltacağını ve hastalığın ağır seyrini engelleyeceğini ön görüyordu. Ancak, mevcut seferberlik ve umut verici açıklamalara rağmen, son araştırmalar, aşıların etkinliğinin gerçekte düşünüldüğü kadar yüksek olmadığını ortaya koydu.
Yeni yayımlanan Covid-19 raporunda, özellikle aşıların hastalığı önleme konusunda daha önce bildirilen etkinliğinin sorgulandığı belirtiliyor. Araştırma, aşıların öngörülen hayat kurtarma oranlarını sağlamada yetersiz kaldığını gösteriyor. Uzmanlara göre, aşıların etkinliği, hastalığın farklı varyantları ve bireylerin bağışıklık sistemleri arasında daha karmaşık bir ilişki ortaya koyuyor. Zira, bazı bireylerin aşıya karşı daha düşük bir yanıt verme oranı bulunduğu tespit edildi. Aynı zamanda, aşı sonrası edinilen bağışıklığın sürekliliği de gün geçtikçe azalıyor ve bu durum, aşıların uzun vadeli etkisini sorgulatıyor. Aşıların sadece hastalığı önlemekle kalmayıp, hastalığı hafif geçiren bireylerin sayısını artırması da eleştiriliyor. Bu noktada, bazı uzmanlar, aşının enfekte olma riskini azaltmadığına dair endişelerini dile getiriyor. Özellikle, Delta ve Omicron varyantlarının ortaya çıkması ile birlikte, daha fazla insanın aşılı olmasına rağmen Covid-19’a yakalandığı ve hastalığı ağır geçirebildiği örnekler artış gösterdi.
Birçok kişi, aşının hastalığın seyrini hafiflettiğini düşünüyor. Ancak, ortaya çıkan veriler, bu durumun aslında içindeki yoğun aşılamaya rağmen, birçok bireyin yerel sağlık sistemlerinin zayıf kalmasına neden olduğunu göstermekte. Aşılama oranları artırılsa bile, Covid-19'a yakalanan insanların sayısında dikkat çekici bir artış gözlemleniyor. Araştırmaya katılan çeşitli ülkelerdeki sağlık sistemleri, Covid-19'a karşı yürütülen mücadeledeki zorlukları ve aşının etkilerinin sınırlılığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu durum, bazı kesimlerde aşı karşıtlığı ve tereddütlerin artmasına sebep oluyor. Aşılara karşı artan güvensizliğin bazı bireylerde aşılama isteksizliğine yol açabileceği gerçeği, sağlık otoritelerini zor durumda bırakıyor. Zira aşıların, salgının kontrol altına alınması için birincil çözüm olarak görülmesi, birçok ülkede aşılama kampanyalarını sürdürme isteğini artırdı. Ancak, son rapor sağlık siyaseti açısından önemli bir uyarı niteliğinde. Aşıların öngörülen etkili sonuçlar doğurmaması, sağlık hizmetleri ve toplum sağlığı için yeni uygulamalara ve önlemlere ihtiyacın doğduğunu gözler önüne seriyor.
Uzmanlar, Covid-19 aşılarının etkinliğini artırmak için yeni stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bunun yanı sıra, hastalığın önlenmesi noktasındaki anahtar unsurların yalnızca aşılama değil, aynı zamanda maske takma, hijyen kurallarına uyum ve sosyal mesafe gibi klasik sağlık önerilerinin de dahil edilmesi gerektiği konusunda hemfikir durumda. Sağlık otoriteleri, bireylerin aşıya yönelik rehavete kapılmamaları gerektiğinin altını çizerek, özellikle risk grubundaki bireylerin yüksek oranda aşılanmasının önemini vurguluyor. Aşıların, sadece bireysel bir koruma sağladığı düşünülse de, toplumsal bağışıklık açısından sağladığı faydalar günümüzde daha karmaşık bir hal almış durumda. Bu tür raporlar, dünya genelinde Covid-19 ile ilgili mücadelenin ne kadar kesin ve sağlıklı gözlemlerle yürütülebileceğini sorgular hale geldi. Sonuç olarak Covid-19 aşılarının hayat kurtarma oranlarının düşüklüğü, bilim dünyasında tartışmalara ve daha sağlam araştırmalara ihtiyaç duyulmasını sağlıyor.